The education sector is one of the most fundamental factors that should be emphasized for sustainable and lasting growth in the long run. Both in terms of countries and households, the higher the income level, the greater the importance attached to education. The main objective of this study is to examine the relationship between public education expenditures and growth using an up-to-date and different econometric method. In this study on Türkiye, the period between 1970 and 2021 is considered and gross domestic product and adjusted savings: education expenditures are used as data. ADF and FKPSS unit root tests are used as the analysis method and The Fourier-Shin test is used to determine the cointegration relationship. The Fully Modified Ordinary Least Square method is used for long-run coefficient values. The findings confirm the existence of a positive relationship between the variables in the long run.

Tam kamusal mal ve hizmet özelliklerine sahip olan savunma harcamaları kamu harcamaları içerisinde önemli bir paya sahiptir. Savunma harcamalarının önemli bir paya sahip olmasının en önemli nedeni ise zorunlu harcamalar statüsünde olmasıdır. Savunma harcamaları ile birlikte ülkenin güvenlik, asayiş ve huzuru sağlanmakta, bu ülkenin istikrarı ve gelecek beklentilerinin pozitif anlamda iyileşmesine neden olmaktadır. Savunma harcamaları, cari ve yatırım harcamalarından meydana gelmektedir. Dolayısıyla savunma harcamalarında meydana gelen artış ya da azalışlar toplam talep üzerinde etkilere neden olmaktadır. Toplam talebin artması enflasyona sebep olurken, enflasyon nedeniyle de kamu harcamalarında görünüşte artışlar meydana gelmektedir. Bu çalışmada Türkiye’de 1980-2023 yılları arasında savunma harcamaları ile enflasyon arasındaki ilişki Maki (2012) çoklu yapısal kırılmalı eşbütünleşme analizi ve Hatemi-J (2012) asimetrik nedensellik testleri ile incelenmiştir. Elde edilen bulgular neticesinde değişkenler arasında belirli modelerde eşbütünleşme ilişkisi tespit edilirken, savunma harcamaları değişkenindeki negatif şokların enflasyon değişkenindeki negatif şokların nedeni olduğu tespit edilmiştir.

Tax policies play a significant role in achieving environmental protection and sustainable development goals. Environmentally sensitive taxation methods are implemented to reduce negative impacts on the environment. Such taxation policies contribute to the conservation of natural resources and increase environmental awareness and responsibility. This article aims to identify the long-term effects of environmental taxes, urban population growth, and renewable energy consumption on the ecological footprint in Türkiye, given the importance of the subject. Therefore, in this study, the ecological footprint, which is the most important indicator of environmental degradation, was used as the dependent variable, while environmental tax, urban population growth rate, and renewable energy were used as independent variables. The stationarity of the variables in the analysis was tested with the ADF and PP unit root tests, and whether the variables were related in the long term was investigated with the Johansen cointegration test. According to the long-term FMOLS, DOLS, and CCR estimation results obtained after determining the cointegration relationship, a negative relationship was found between the ecological footprint variable and environmental taxes and renewable energy, while a positive relationship was found between the ecological footprint and urban population growth. These findings indicate that environmental taxes and the use of renewable energy are effective in reducing the ecological footprint, while urban population growth may disrupt ecological balance. Therefore, the effectiveness of environmental policies should be increased, and strategies related to urban population growth should be developed.

Doğal işsizlik oranı ve işsizlik histerisi hipotezi (İHH) işsizlik oranları hakkında literatürde tartışılan iki ana
odak noktası olarak bilinmektedir. İşsizliğin belli bir oranda seyretmesi doğal işsizlik oranı olarak
adlandırılırken, ekonomide oluşan şokların istihdam piyasası üzerinde kalıcı etkiler bırakması ise İHH olarak
anılmaktadır. Bu çalışmanın amacı MENA ülkelerinde İHH’nin geçerli olup olmadığının ampirik yöntemlerle
analiz edilmesidir. Çalışmada 1991-2023 dönemine ait yılıık verilerle MENA ülkelerinde İHH’nin varlığı
panel birim kök testleri ile sınanmaktadır. İlk olarak SURADF birim kök testi uygulanmaktadır. Ardından
CADF testi kullanılmaktadır. Bu testlerin sağlamlığının test edilmesinde ise sıfır hipotezini serinin durağan
olduğu şeklinde kurmasından dolayı Hadri testi uygulanmaktadır. Analizde kullanılan testlerin tümünde
gerek panel sonuçları gerekse kesit sonuçları MENA ülkelerinde İHH’nin geçerli olduğunu somut kanıtlarla
ortaya koymaktadır. Kısacası, MENA ülkelerinde istihdam piyasası ekonomik şoklara karşı dirençsizdir. Bir
başka deyişle, işsizlik oranları ekonomik şoklardan kalıcı olarak etkilenmektedir. Dolayısıyla politika yapıcılar
istihdam politikalarında işsizlik histerisini dikkate almalıdır.